20 Temmuz 2017

 Fırat Çakıroğlu yahut Şehadet

BU ÜLKEnin mütemadi şehadet hikâyeleriyle dolu günlerindeyiz. Vatan için canı cananı gözden çıkaranlar asım nesli olduklarını her daim ortaya koyuyorlar. Öte yandan Yunus'un “Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi” sözleri ise içlerimizde bitmeyen acının kadim ifadesi. Terör ülkemizin ayaklarına vurulmak istenen büyük bir zincir; değişik yüzleriyle onlarca başlı tek gövdeli bir yılan gibi değişik başlarıyla her fırsat bulduğundan milli bünyemizi sokup zehirlemeye çalışıyor. Pkk bu cümleden ülkemizde pek çok canımıza kıyan terör şebekelerinden. İşte terörün kıydığı canlardan biri bugünlerde davası karara bağlanan Fırat Çakıroğlu. Adalet önünde PKK'lı hain müebbed ceza alsa da kaybettiğimiz gencin değeri yanında bu acıya teselli olamıyor. Ülkücü genç Fırat Yılmaz Çakıroğlu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin istikbal vaat eden öğrencisiyken yaşanan bir olayda, PKK'lılar tarafından kasığından bıçaklandı. 2015 yılı Şubatında Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Çakıroğlu, ambulansın geç gelmesi sonucu aşırı kan kaybı sonucu hayatını kaybetti. Bu genç vatanseverin şehadeti ideolojik savrulmalarla değerlendirilirken ülke genç bir evladını kahpece bir saldırıda kaybetti. Atsız'ın “Ey gözlerinin rengi, bütün ruhumu sarsın Kalbimde bugün açtı siyah renkli çiçekler Bir gün beni rüzgârlara kalbinle sorarsan ''Can verdi senin ruhuna çoktaan''diyecekler!” mısralarını hatırlatan kalbimizde siyah çiçekler açtıran bu genç adam vatan bağrında bir güzel çiçek oldu. Ölümün ideolojisi olmaz canımızdan kopan her parça bizden kopmuştur. Terörün hedef aldığı bu genç ülkücü binlerce şehidimizden biri olarak tarihe geçmiştir.  

Bu olay yaşandığından itibaren aklıma hep muhtemelen Ege bölgemize dair mitolojideki Adonis'in hikâyesi gelir. Elbette Fırat'ın hikâyesi ile bu Yunan mitolojisinin doğrudan bir alakası yoktur. Lakin çağrıştırdıkları ile akla bazı şeyler söyler. Özetle Yunan mitolojisinde Adonis kendisini seven Aphrodite'nin yanında kalmayı seçince tanrıçanın delikanlıya olan aşkını kıskanan Ares, Adonis'in üzerine yaban domuzu salmış ve kasığından yaralanan Adonis kana kanaya can vermiş. Toprağı sulayan kanından Manisa Lalesi denilen bahar çiçekleri bitmiştir. Fırat'ı vatandan kıskanan hain saldırgan ruh, ona saldıran ve domuzun boynuzu gibi haince ona çalınan kahpe bıçak ve akan kanda açan şehadet çiçekleri sembolik olarak bu kadim hikâyeyi akla getiriyor. Bir hilal uğruna batan bir güneş daha.

Fırat Çakıroğlu pek çokları gibi vatanın ve milletin tarafında kalmayı tercih eden ve bu nedenle hain kıskançlıkları üzerinde toplayan bir evlad-ı vatandır. O genç bir tarih öğrencisi olması hasebiyle bir tarih hocası olarak bu satırların yazarının ayrıca duygusal yanına dokunur. Öğrencilerini evladı gibi kendine emanet gören her öğretmen için bu duygu anlaşılacaktır. Lakin ülkesi için gelecekte faydalı işler yapacağı konusunda kendisini tanıyanların müttefik olduğu bu genç adamın vefatı gerçekten üzücüdür. Ülküsü olan, bu ülke için bir mefkûreye dair fikirleri olan bu genç adam kahpece bir saldırı ile genç yaşta şehit oldu. Fırat, Atsız'ın mısralarındaki Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa, Türk'e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa; Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.” sözleri haykırıp göçtü bu fani cihandan.

Olan ne mi idi? Yunan mitolojisinde Ares, savunma savaşını simgeleyen Tanrıça Athena'nın tersine, saldırgan savaşı simgelerdi. Yani Ares savunanların değil saldıranların manasını ifade eder. İşte bu Ares mitolojide güzelliğin kendisine tutkun olduğu Adonis'in üzerine bir domuz göndererek onu öldürtmüştür. PKK bugün hayatımızda saldırganlığın, terörün en kirli ve karanlık yüzlerinden zamanın Ares'i olarak kan dökmektedir. İşte Fırat Çakıroğlu'nu öldürenler Adonis'e saldıran domuz misali ona efendilerinin kirli saldırganlığı ile vurarak tıpkı Adonis'in kasığından yaralanması gibi kasığından yaralayarak şehit olmasına sebep oldular. Adonis'in kanından manisa lalesi denen bir çiçek ortaya çıktı. Fırat Çakıroğlu'nun vatan toprağına dökülen kanından saldırganların dileği aksine vatan toprağından nice Fıratların yetişeceği bir hatıranın ve hikâyenin zuhuru muhakkaktır. Lale bizim kültürümüzde hilal ve Allah ile aynı sayı değerini taşır. Fırat'ın bir ülkü şehidi olarak hilal ve Allah uğrunda hayatını kaybettiği ortadadır. Ona saldıranların ise kirli ve hain karanlıkların yok olup gideceklerinde şüphe yoktur. Domuz ruhluların domuzca aşk ehline saldırısı biteviye sürüyor. İşte Fırat Çakıroğlu'da bu cümleden yürüdü sonsuzluğa. İsmet Özel'in mısralarınca “Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için hâlbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi.”

15 Temmuzda bu topraklara kumpas kuran azgınlığın Ares ruhu taşıyanların maşası olan o malum hayvan ruhundan oldukları kesin. Bu vatanı kasıklarından vurarak teslim almak isteyenlerin karşısına dikilen Fırat Çakıroğlu benzeri nice yiğit vatana tasalluta dur dediler. Onu şehit eden kirli emeller ise pusuda kıs kıs bekliyor. Birileri istedikleri kadar kıskansın, pusu kursunlar bu vatanın sevdalılarını durduramayacaklarını ve Çanakkale'nin geçilmez olduğunu elbette anlayacaklardır. Cahit Zarifoğlu “Zulümdür dinlenen başlarsa eğilmiş Gömleğin üzerine kadar çıkmış kalpteki kara leke Dikilsen dağların ötesini tutar elin Bir iki tank çer çöp olmuş gözüne perde Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde O eski kadim iklim kim bilir nerde sürer Perişan birkaç evde kim bilir veliler dilinde” mısralarında zulüm ve hakikat ilişkisine dokunurken yakın zamanda yaşananlara ima olacak enfes bir muhtevayı ortaya koyar. Zulüm cafcafla, kibirle sefalet secdelerindeyken hakikat sessiz bir harabat bahçesinde mutlaka açıyordur çiçeklerini. Seferde olanlar için zaferde baharda hiçbir şeye bedel değildir; uslanmaz kırpık paçozların refikleri onları zulüm prangalarına vursa da onlar Atsız'ın mısralarındaki “'Yüz paralık kurşunla gider hayat dediğin; Tanrı yolu uzaktır; erken kalk sıkı giyin. Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin Güzel Kızılelma'na varmadan öleceksin.” mefkûresiyle yaşadıklarından yılmadan vatan ve ülkü yolunda yürür sonsuza giderler.

Vatan bağrına tevdi ettiğimiz tüm şehitlerimize hasretle…